top of page

Beden ve Ruh Yaşımız Farkı mı?

  • Yazarın fotoğrafı: Mehmet Karagül
    Mehmet Karagül
  • 14 Oca 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 24 Kas 2024

İnsanın ömrünü; bebeklik ile çocukluk, gençlik ile orta yaş ve olgunluk ile nihayetinde ölüm öncesi yaşlılık şeklinde üç ana kategoride ele almak mümkündür. Bu bağlamda insanın kaç yaşında olduğu konusunda, öncelikle hangi insanın, yaşından bahsediyoruz? Onun belirtilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü bu Dünya insanı için beden ve ruh boyutunda iki ayrı insan öğesinden söz edilmesi gerektiği ortadadır. Dolayısıyla yaş konusu, esas itibariyle sadece bu dünyaya has olan bedene ait bir özelliktir. Çünkü doğan ve ölen odur. Ruh için ise herhangi bir yaştan söz edilmesinin mümkün değildir.

 


Binaenaleyh ruh, bu Dünya ile sınırlı olmadığından, bu Dünya gerçeği için anlamlı olan yaş meselesinin, ruh ile herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla her birimiz kendi yaşımız konusunda, çoğu vakit çelişkiye düşeriz. Çünkü çocukluk yıllarında kendimizin küçük görülmesinden nasıl rahatsız oluyorsak, yaşlılık dönemimizde de beden yaşımızdan daha genç görünüyorsunuz, denmesinde de hoşnut olmadığımızı ifade etmemiz bir hayli zor olsa gerek.

 

Yaş konusunda kendi iç dünyamızda sürekli şöyle bir hissiyat içinde olduğumuzu kabul etmek durumundayız. Çocukluk ve gençlik yıllarında hemen büyüme isteği: “görün artık, ben de büyüdüm düşüncesi”, az ya da çok şüphesiz hepimizde tezahür eden bir duygu olmuştur. Buna karşılık, orta yaş üstü, yaşlılığa doğru giden yıllarda ise yaşlanmak pek de hoşumuza giden bir hal olmamaktadır. Bu halin, duygusallığı ağır basan ve iç dünyasına daha fazla kulak veren kadınlarda daha belirgin olduğu, inkâr edilemez doğrusu.

 

Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık dönemimizde, yaşımızla ilgili sahip olduğumuz çelişkili duygu halinin, sebebi nedir diye sormadan geçmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bize yaşımız sorulduğunda vereceğimiz cevapta, öncelikle bedenin değil, ruhumuzun etkisinde kaldığımızı belirtmek durumundayız. Çünkü hissiyatımız bedenimizden ziyade ruhumuzdan etkilenmektedir. Ruh, kendisi için ne çocukluğu, ne de yaşlılığı uygun görmemektedir. Çünkü ruh için yaşlılık söz konusu olmadığından, çocukluk ve yaşlılık ona uygun ve onun kabul edebileceği ve bir hal değildir.

 

Çocukluk ve yaşlılığı, ruhun kabul etmemesinin asli sebebi, bedenin çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde ruhun istek ve arzularına cevap vermekten aciz oluşudur.  Dolayısıyla ruh, bedenin en yetkin ve güçlü olduğu halini kendisi için uygun görmekte ve sürekli bu halde ve yaşta kalmak arzusunda olmaktadır.

 

İnsanın iki boyutundan biri olan ruh, her daim aynı halde olmasına karşılık, beden; çocukluk, gençlik, orta hal ve yaşlılık şeklinde sürekli değişim göstermektedir. Ruh bu Dünya gerçeğinde beden vasıtasıyla kendisini ifade etmeye çalıştığından, bedenin en yetkin hali, ruhumuz için sürekli arzulanan bir vaziyet olmaktadır. Hatta dini kaynaklarda öldükten sonra tekrar dirilme gerçekleştiğinde, ölüm yaşı ne olursa olsun herkesin orta yaş diyebileceğimiz olgunluk yaşında, diğer bir ifadeyle bedenin ruha en uygun olduğu beden haliyle yeniden hayat bulacağı ifade edilmektedir.

 

 
 
 

Kommentare


Prof. Dr. Mehmet Karagül'ün Resmi Web Sitesidir
Tasarlayan ve Optimize eden  Mehmet KARAGÜL
bottom of page