_edited.jpg)
.jpg)
Prof. Dr. Mehmet Karagül
Akil İnsan Üretir Aciz İnsan Tüketir

Emojilerle İlkelleştiriliyoruz..!
İnsanı diğer varlıklardan üstün kılan ya da onlara hâkim olmasına imkân veren özellikleri; zekâ, hafıza, bilinç ve konuşabilme şekline özetlemek mümkündür. Esasen söz konusu bu yetkinliklerin her birinin bir diğerine bağlı olduğunu göz ardı edebilmek de mümkün değildir. Çünkü bilinç ve hafıza olmadan aklın/zekânın işlemesi mümkün olmadığı gibi, kelime ve kavramsız düşünebilmek ve aksine hafıza ve akıl olmadan ise konuşabilmek de olası değildir. Dolayısıyla bunların her biri bizlere insan olma vasfı kazandıran, aynı zamanda sorumluluk almamıza neden olan temel hususiyetlerdir.
Bir kişideki; akıl, zekâ, hafıza ve bilinç düzeyi o bireyin insan olma yetenekleri konusunda hangi merhalede olduğunu gösterirken, bu yetkinliklerin en bariz bir şekilde dışa vuruşu kuşkusuz büyük ölçüde kelimelerle gerçekleşmektedir. Ancak kabul etmeliyiz ki beyin düşünürken kullanılabildiği kelime ve kavram ne denli çok ise üretebileceği fikir de o denli geniş kapsamlı ve isabetli olacaktır. Elinde yeterince çok fonksiyonlu aleti olan usta gibi. Atalarımızın deyimi ile “alet işler el övünür”. Bu nedenle bir toplumda bireylerin hafızasında olan kelime ve kavramlar ne ölçüde fazla ise o toplumun üretebildiği fikir düzeyi de o nispette gelişmiş olacaktır. Unutmayalım ki iktisat başta olmak üzere, hayatın her alanındaki ilerleme, ancak yeni fikir üretebilmede mahir olan toplumların işi olduğu muhakkaktır.
Son yıllarda ise sosyal medya üzerinden yaygınlaşan iletişim şeklimizde binlerce kelimenin yerini maalesef birkaç emojinin aldığını kaygıyla izlemekteyiz. Artık kelimelerle cümle kurarak; duygu, his, algı, yargı, düşünce ve en önemlisi fikirlerimizi ifade etmek yerine, emojilerle sadece duygularımızı karşıya iletir hale geldik. İlerlemenin sembolü teknoloji ile hayatımıza giren bu yeni olguyu kesinlikle; ilerleme, gelişme ve de olumlu bir süreç şeklinde değil, aksine bireysel ve toplumsal anlamda basitleşme, gerileme ve ilkelleşme anlamına geldiğini ifade etmek zorundayız. En vahimi böylelikle düşünme ve fikir üretme yeteneğimiz ile ve toplumsal hafızamızı kaybediyoruz. Çünkü bugünkü yazının icadından önceki ilkel toplumların da benzer şekilde sembollerle iletişim kurduğunu biliyoruz.
On binlerce faklı kelime kullanılarak teşekkül ettirilen çok farklı cümlelerin oluşturduğu; şiirler, romanlar, edebi yazılar, tarihi ve bilimsel metinler, aslında bir toplumu millet yapan, onu kıymetlendiren, değer katan ve güç kazandıran, kültürel birikimleri ile bilimsel düzeyi ortaya koymaktadır. Ancak sosyal medyadaki insanlar arası iletişimin kelime ve cümleler yerine, onlarla ifade edilebilecek emojilerle yapılır hale gelmesinin, insanların düşünerek fikir oluşturma kabiliyetlerini kaybedip, sadece duygularıyla yaşar hale gelmesine, daha açık bir ifade ile ilkelleşmesine neden olduğunu üzülerek ifade etmek zorundayız.
Bununla birlikte, toplumun düşünce ve değerler sistemindeki farklılaşmayı, çoğu kez kavramlara yüklenilen anlamlardaki değişimler üzerinde gözlemlemek mümkündür. Bu noktada çoğu vakit kullanılan kelime ve kavramlar aynı kalırken, bunların yüklendiği anlamlardaki değişim üzerinden, toplumun değer yargılarındaki farklılaşmanın ne yönde ve nasıl değişik mecralara kaydığını görebiliyoruz.
Talep kelimesi, bugün ekonomik dolayısıyla maddi boyutlu mal ya da para almak, istemek için kullanılırken, bir elli yıl önce aynı kelime, talebe şeklinde bugünkü öğrenci kelimesine karşılık kullanılarak, bilgiyi isteyen kişi anlamındaydı. Benzer şekilde tahsil kelimesi de bugün “para tahsil etmek ve toplamak” anlamında kullanılmasına rağmen, yine bir kırk - elli yıl önce “tahsil hayatım” şeklindeki bir ifade ile hayatımın bilgiyi toplama dönemi, olarak toplumun hafızasında yer buluyordu.
Bu iki kelimedeki anlam farklılaşması ile dahi, toplumumuzun düşünce sisteminin, bilgi merkezli bir anlayıştan; kapitalist, maddiyatçı bir düzleme kaydığını görebilmek mümkündür. Hatta aynı zamanda Milletimizin bilgi merkezli yaşadığı önceki dönemde Cihan’a nizam verirken, maddiyatçı bir anlayışa kaydığı günümüzde ise maalesef şekil verilen bir toplum haline dönüştüğümüzü ifade etmek yanlış olmayacaktır!
Küresel güç merkezlerinin, kendilerinin küreye hâkim olma hedeflerine alternatif rakiplerin ortaya çıkmaması için öncelikle insanların düşünebilme ve fikir üretme kabiliyetinin yok olması üzerine projeler yürütmekte olduğu göz ardı edilmemelidir. Çünkü düşünmek ve bunun neticesi olarak yeni fikirler ortaya koyabilmek her türlü gelişmenin ve güç elde etmenin olmazsa olmaz şartıdır.
Öte yandan milletlerin gelişme süreçlerindeki başarıda, mensubu oldukları ortak dilin birleştirici ve sinerji etkisi hepimizin malumu olduğu diğer bir husustur. Dolayısıyla toplumun kullandığı dilin, basitleştirilmesi, etkisizleştirilmesi ve bütün bunlara bağlı olarak önemsizleştirilmesi; söz konusu toplumun düşünme, fikir üretme, değerleri ve toplumsal hafızasından ayrıca sosyal birliktelik anlayışından uzaklaştırılması anlamına gelmektedir. Böyle bir sürecin toplumlar için yok olma tehlikesini doğurduğu ve bunun göz ardı edilebilecek bir durum olmadığı kanaatindeyiz.