top of page

AHİDNAMELER ÇERÇEVESİNDE OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN DIŞ TİCARET POLİTİKASI VE İKTİSADİ FELSEFESİ

İktisadi tarih yazınında yapılan her çalışma bünyesinde derin bir ideal barındırır. Bugünü inşa eden elementleri sahip olduğu geçmişte arayan toplumlarda önemli bir yere sahip olan tarih araştırmaları bu ideal etrafında şekillenir. Çağdaş iktisadi yapıya ve bu yapının doğurduğu sorunlara açıklama getirmek amacıyla yapılan Osmanlı iktisat tarihi araştırmaları, hala birçok yönden yeterince anlaşılamamış olan Osmanlı iktisadi hayatını çözümlemeye ve bu yapının oluşmasında etkili olan faktörleri açıklamaya çalışır. Bir dönem “devleti-i aliyye-i ebed-müddet”1 olarak anılan Osmanlı İmparatorluğu’nun derin bir iktisadi çöküntüye uğraması ve ardından kurulan devletin bir asrın sonunda ekonomik olarak yeterince yol kat edememiş olması bu alanda yapılan çalışmaların önemini arttırmaktadır.
Osmanlı iktisat tarihi çalışmalarında üzerinde durulan birkaç temel sorun bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirememiş olması bu temel sorunların en önemlilerinden biridir. Osmanlı’nın iktisadi açıdan çağdaşlarının gerisinde kalmasına neden olan Sanayi Devrimi’ni neden gerçekleştiremediği sorusunun yanıtı, -diğer faktörlerin yanı sıra- Avrupa’yı Sanayi Devrimi’ne taşıyan başlıca iktisadi etken olan sermaye birikiminin Osmanlı’da oluşmasını engelleyen faktörlerin altında yatmaktadır. Kapitalizme zemin hazırlayan merkantilist politikalar benimseyen Avrupa’nın aksine ithal mamul yanlısı bir tutum sergileyen Osmanlı’nın dış ticaret politikaları bu sorun kapsamında ön plana çıkmaktadır. Avrupa ülkeleriyle yapılan ticari anlaşmalar, inhisar2 uygulamaları ve tüccar gruplarına verilen farklı düzeyde imtiyazlarla şekillenen dış ticaret koşullarının Osmanlı’da Müslüman tebaa arasında sermaye sahibi bir grubun oluşmasının önünde ciddi bir engel oluşturduğu söylenebilir. Dolayısıyla dış ticaret politikalarına yön veren devlet anlayışı ve aynı görüşe bağlı olarak belirlenen dış ticaret uygulamaları, İmparatorlukta üretimin gelişmemiş olmasının ve gelecek dönemlerde bir sanayi hamlesi yapılamamış olmasının sebeplerinin anlaşılabilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu öneme istinaden “Osmanlı’nın dış ticaret politikaları neden/nasıl sermaye birikiminin önünde bir engel teşkil etmektedir?” sorusu temel sorunu açıklama işlevini görecek yeni bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Dış ticaret politikalarının, bu politikaları şekillendiren devlet anlayışıyla ve diğer bütün bileşenleriyle birlikte ele alınacağı bu çalışmada bahsi geçen soruya yanıt aranmaya çalışılacaktır.

 

İmparatorlukta dış ticaret politikalarına yön veren temel unsur, en önemlisi Kanuni Sultan Süleyman zamanında (XVI. yüzyılda) Fransa ile sonraki dönemlerde ise İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkeleri ile imzalanan ahidnameler olmuştur.3 Siyasi ve mali hedeflere hizmet etmesi beklenen bu dış ticaret politika aracı yalnızca ticari müttefikleri belirlemekle kalmamış, aynı zamanda yabancı tüccara verilen imtiyazlar nedeniyle yerli tüccarın karlılığını ve ticaret yapma koşullarını etkileyen bir nitelik kazanmıştır. Bu yönüyle ahidnamelerin, yerli tüccar sınıflarının yabancı tüccar ile haksız bir rekabete girmesine neden olduğu düşünülmektedir. Gayrimüslimlerin ticarette aktif rol almalarıyla birlikte, güçlü bir Müslüman tüccar sınıfının oluşmasını engelleyen bu durumun sermaye birikimi ve sanayi hamlesinin önünde önemli bir engel olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Nihayetinde ahidnamelerin muhteviyatı, tüccar sınıflarına tanınan haklar ve ticari anlaşmalarla belirlenen dış ticaret koşulları, temel problem kapsamında önemli bir inceleme konusu haline gelmektedir. Bu bağlamda tüccar sınıfları arasındaki temel hak-imtiyaz farklarının tespit edilmesi ve yarattığı sonuçlar bakımından değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Objektif bir bakış açısı sunmak adına
 

ahidnamelerin düzenlendiği genel koşulların ortaya konması, dış ticaret politikalarına yön veren devlet anlayışının temellerinin irdelenmesi yerinde olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadi anlayışına ve dış ticaret koşullarına bir açıklama getirmek adına literatürde birçok çalışma yapılmıştır. Fakat çalışmaların çoğunluğunun belirli olaylara-olgulara odaklandığı ve bu çalışmalarda tarih yazınındaki iki temel yöntemden biri olan olay-anlatıcı türü tarih yönteminin benimsendiği görülmektedir. Bu tarz bir yaklaşım olguları ve olayları ayrı ayrı izah etmekte etkili bir araç olmasına karşın genel tabloyu yansıtmak bakımından yapısında bazı noksanlıklar barındırmaktadır. İlelebet varlığını sürdüreceği düşünülen bir İmparatorluğun iktisadi çöküntüye uğramasına sebep olan -belki de- en önemli durumun altında yatan nedenleri daha iyi kavrayabilmek, sağlıklı bir neden-sonuç ilişkisi kurabilmek ve nesnel görüşler ortaya koyabilmek adına bu çalışmada diğer bir yöntem olan bütüncül tarih yaklaşımı benimsenecektir. Sermaye birikiminin önündeki dış ticaret politikası kaynaklı engeller ile politikayı şekillendiren etmenler ve politikaların tüccar sınıfları üzerindeki etkileri incelenecek, bu etkiler dış ticaret koşullarına yön veren ahidnamelerin imzalandığı dönem koşulları ve hakim iktisadi felsefe ışığında değerlendirilecektir. Elbette temel problematiği yaratan kompleks yapıyı yalnızca dış ticaret uygulamalarında bulmak mümkün değildir, aksine İmparatorluğun yükselen kapitalizme ayak uyduramamış (ya da uydurmamış) olmasının altında birçok farklı neden yatmaktadır. Bu çalışmanın amacı tek yönlü ya da yanlı bir tarih perspektifi sunmaktan ziyade ele alınan olgunun genel tabloya hangi yönlerden tesir ettiğine yönelik bir fikir vermeye çalışmaktır.

bottom of page