top of page
  • Yazarın fotoğrafıMehmet Karagül

Para Basarak Enflasyon ile Mücadele

Esasen üretim ve tüketimden oluşan ekonomik sistem, sık sık bu ikisi arasındaki dengesizliğe bağlı krizlerle karşılaşmakta, söz konusu krizlerin daha ziyade enflasyon şeklinde görüldüğü de bilinen bir gerçekliktir. Enflasyonun, bir ekonomideki genel fiyatlar düzeyinin sürekli ve aşırı bir biçimde yükselme eğiliminde olması şeklinde tanımlanması mümkündür.

  

Bu tanımdan yola çıkarsak; kısmi, tek seferlik ve yıllık %3 veya %5 düzeyindeki genel fiyat artışlarını enflasyon olarak değerlendirmek doğru değildir. Bununla birlikte hangi orandaki fiyat artışının yüksek ve acil önlem alınması gereken bir enflasyon olduğu büyük ölçüde ekonominin gelişmişlik durumuna göre değişebilmektedir. Örneğin gelişmiş bir ekonomide %5 ile %10 arasındaki bir fiyat artışı çok ciddi ekonomik bir kriz işareti olarak değerlendirilirken, Türkiye gibi gelişmekte olan bir ekonomide ise %10 ve altı düzeyindeki fiyat artışları, istikrarlı bir ekonomik yapı olarak değerlendirilmektedir.

  

Türkiye’de, Kasım 2023 itibariyle 12 aylık TÜFE artış oranı, TÜİK verilerine göre %61 iken, aynı veri, ENAG’da %105 olarak geçmektedir. Söz konusu fiyat artış oranı, her halükârda ülkemizde çok ciddi ekonomik bir sorunun varlığına işaret etmektedir.

 

  Öncelikle faizleri arttırarak ve dışarıdan döviz temin etmek suretiyle söz konusu sorunun kalıcı olarak üstesinden gelebilmenin mümkün olmadığını kabul etmek durumundayız. Çünkü ülkemizdeki enflasyonun temel nedeni, talepteki aşırılık değil, üretimdeki yetersizliktir.

 

  Bu nedenle talebi kısmaya yönelik politikalar, orta ve uzun vadede üretimin daha da daralması ve toplumun fakirleşmesi adına, kısa vadede belli ölçüde fiyatlarda bir gerilemeye neden olabilir. Esasen IMF menşeili bu tür politikalar ile arz sorunu yaşayan ülkemiz ekonomisinin sorunlarına kalıcı çözüm üretilebilmesi mümkün gözükmemektedir.

 

  Çözüm adına ivedi olarak yapılması gereken ise kamu özel sektör iş birliği ile ülkede her alanda üretim seferberliğinin başlatılması olacaktır. Bu bağlamda öncelikle köye dönüş teşvik edilmek ve insanların tekrar toprakla buluşturulması sağlanarak, tarım desteklenmeli ve devamında gerekiyorsa kamu tarafından tarıma bağlı üretim tesisleri kurulmak suretiyle ekonomide çarpan etkisine bağlı çok yönlü gelişmenin önü açılmalıdır.

 

  Merkez bankası kaynaklarının, talep üzerinden değil de arz üzerinden piyasaya sürülmesinin arz arttırıcı etkisi, talep arttırıcı etkisinden daha büyük olacaktır. Dolayısıyla söz konusu kamu destek ve yatırımları için gereken kaynağın önemli bir bölümünün emisyon ile karşılanması korkulduğu gibi enflasyona neden olmayacaktır.

  

Bu nedenle ülkedeki; işsizlik, enflasyon ve dış açık gibi temel ekonomik sorunların üstesinden gelebilmek için mutlak olarak arzın arttırılması ve bunun da yabancı yatırımla değil milli kaynaklarla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 

 

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page